Ey RTE YALANLARINDAN USANMIS TÜRK VATANDAŞLARI,
Bugün AKP iktidarı,
öğrenim kurumlarını, yasama ve yargı erklerini metafizik döneme geriye çekmenin çabası
içindedir. O yüzden ülkemiz bilimi yadsıyan, bilim dışı “metafizik” sel
dogmaları temel alan bir sisiyalakasaldırgan
iktidarın neden olduğu karmaşayı yaşamaya başladı. Alınan kararların
hiç birisinde tutarlılık yoktur. Kararların tümü iç tutarlılıktan ve
gereklilikten yoksun olduğu için, tümü ülkeyi sorunlar yumağı içine
sürüklemekte devletin güvenilirliğini yitirmesine de neden olmaktadır.
Ülkemizin içinde düştüğü karmaşayı
Başbakan olan R.T.Erdoğan’ın zihninin “metafizik” sürece takılı kalmış
olmasıyla açıklamak yanlış olmaz. Uzun süredir cemaatların öğretisi olan metafizik kalıntılar safsatayı temel aldığı
için dir ki;O tür Salya-sümük Hoca ve Said-i Kürdi nin rahle-i tedris”ten
yetişenlerin iktidarında, “gerçekçi+doğru+yararlı” kararlar alınması olanaklı değildir. AKP
iktidarı safsataya açık, bilime kapalı yalan ve talana dayalı bir siyasal
örgüttür.
*ABD Savunma Bakan yardımcısı Paul Wolfowitz: (Irak
işgalinden üç ay önceki Türkiye ziyareti esnasında yaptığı açıklamadan) Biz
Irak’a müdahale konusunda tereddüt ediyorduk, Tayyip
Erdoğan bize cesaret vermiştir.( ABD yi IRAK a sokan ve
bunca Müslümanın ölüm ve Irzına gecilmesinden direk sorumludur)
31 Mart 2003’te Wall Street Journal,
“Türkiye sadık bir müttefi k ve bir dost” başlıklı makale:
RTE diyor ki: Amerika’yla olan yakın işbirliğimizi
sürdürmeye kararlıyız.( BOP eşbaskanı başka ne diyebilir ki)
Dahası, bu cesur kadın ve erkeklerin en az kayıpla evlerine
dönmelerini ve Irak’taki acının en kısa zamanda sona ermesini umuyor ve bunun
için dua ediyoruz.( ama Yıllarca Genel Kurmay Baskanı olan Başbug ve Silah arkadaşları
için dua değil, Bayram öncesi Kin kusturuyor)
4
AKP ne yaparsa
yapsın, PKK ve BDP ne yaparsa yapsın, ABD ne yaparsa yapsın, esas olan Türk
halkı ne yapacak?
Bu denli Hukuksuzluk ve tehditler karsısında Söz sırasının
Türk halkında olduğu kesindir.
PKK ve ABD bölünmenin acilen bir metne bağlanmasını, yani
bölünmenin tanımlanmasını istiyor.
AKP ise, Türk halkının henüz bölünmeye hazır olmadığını,
hazır olunca bunu hemen gerçekleştireceğini belirtiyor.Bu da PKK ya rüya
Yalanı.
Şimdi, hem PKK’nın, hem AKP’nin, hem de ABD’nin sıkıntısı;
Türk halkının bölünmeye hazır olmamasıdır. AKP zaman kazanma peşinde. AKP
özelleştirmelerle, halkın malını mülkünü, yasalara aykırı olarak satarken
hiçbir güçlükle karşılaşmayınca, yani kolayca suç işleyince, sandı ki,
bölünmeyi de özelleştirmelerde olduğu gibi, kolayca hallederim, sanıyor.
AKP’nin “bölünmeye evet” dediğini bilen PKK, tüm
stratejisini buna göre belirliyor.
AKP, PKK’ya diyor ki;
“şu Mart seçimlerini bir atlatayım, bazı fiili adımlar daha atacağım”
PKK da, AKP gibi, bölünmeden yana, bir iktidar daha
bulamayacağından, gerekli zamanı AKP’ye vermekten yanadır.
AKP’ye tanıdığı zaman içinde de, gerekli hazırlıklar için
zaman kazanmış olmaktadır.
Örgütlenmeyi sıkılaştırmakta, eksikleri için çalışmalar
yapabilmektedir.
Bunu şöyle de ifade edebiliriz.
Bakın, bu bölünme işini aceleye getirip, bizi(AKP ve PKK)
sıkıştırmaya devam ederseniz, tepkiler büyür,
halk ayaklanması olur, iktidara ulusalcılar/milliciler gelir, hem
sizi(PKK) hem de bizi (AKP) canına okur.
PKK’nın silahla dolaştığı yerde, Silivri ziyareti yasak!
Bülent ESİNOĞLU
PKK’lılar, bölünmeden yana olanlar, Amerikancılar Ergenekon
Tertibi olmasaydı, Açılımdan söz edilemezdi. Diyorlar.
Daha açarsak, “Ergenekon Tertibi olmasa Türkiye’yi
bölemezdik” demek istiyorlar.
Bir ülkeyi bölmenin kolay olmadığını artık anlamaya
başladılar. Giriştikleri her işin, geri tepmesi artıkça, her şeyden
korkuyorlar.
Eylülden korkuyorlar.
Ekimden korkuyorlar.
Tencereden, tavadan korkuyorlar.
Gençlerden, sanatçılardan korkuyorlar.
Silivri’ye Mahkemeyi izlemeye gidecek halktan korkuyorlar.
Bu korkuya çare olarak da, PKK’dan, Özgür Suriye
Ordusundan(katillerden) ve ABD’den medet umuyorlar.
Nedir metafizik? Bunu betimlediğimizde AKP’yi daha yakından tanımış oluruz. Bunun
için inanç,dogma türlerini iki bölümde
düşünmemiz gerekecek. Örneğin
taşın düşmesine ilişkin iki inanç türü söz konusu olabilmişti bilim öncesi
çağda. Biri teolojik inanca bağlı Tanrının
iradesi sonucu taşın düştüğüne inanmak. Bu inanca uymayarak “taşın ağır
olduğu için düştüğü” nü sanmak. Bu ikinci tür kanı, metafizik türü bir düşün
biçimidir. Yani olay ya da olgular nesnenin özündedir. Pozitivizme göre taşkn
düşmesi, yer küresi tarafından kendisine doğru çekim gücünün sonucudur. Bu
sonuç ne teolojik ve ne de metafiziksel kanı değil, doğrudan doğruya gözlen ve
ölçüm sonucu ulaşılan bilimsel bilginin kendisidir. Örneğin, nesne düşerken her saniyede hızı 9.81 metre artar.
g=9.81 yer küresinin gravitasyon katsayısı olarak anılmakta.
Şimdi AKP’nin neden
metafiziksel yani “safsata” iktidarı olduğunu kanıtlamaya çalışalım:
Bilimsel bilgiler birbiriyle çelişmez birbirlerine eklenirler, bir başka
bilginin doğmasını sağlarlar. AKP iktidarının kararlarının hiç birisinde bir
bilginin bir başka bilgiyle çelişmediğine tanık olamazsınız. Kararları,
söylemleri arasında daima çelişki vardır
ve kimileri bunu “yalancılık” biçiminde nitelemektedir. Belki de, yalıncılık
değil metafiziksel zihnin içsel çelişkilerinin ürünüdür.
Örneğin “Kürt Açılımı”
bir metafiziksel karardır. Çankaya’daki Abdullah Gül’ün hangi
olgunun sonucu olduğunu bilmediği “iyi
şeyler olacak” deyimi de benzer türde metafiziksel söylem idi. O nedenledir
ki “Kürt Açılımı” daha sonraki
“Demokratik Açılım” ile taban tabana çelişik sonuçlar yaratmaya başladı. “Kürt
açılımı” ile “Demokratik açılım” ın her ikisinin de metafiziksel yani safsata
karar olmanın çelişkilerini yaşamaktayız.
AKP iktidarına ilişkin bir başka çarpıcı örnek te Suriye
Devlet Başkanı ile dostluk ilişkisi ve o
ilişkiye zıt düşmanlık tavrı da
metafiziksel karar olduğu içindir ki
aradaki çelişki giderilememiş ve ülkeye
zarar ver-meye başlamıştır.
Devlet ancak pozitivizmin ilkeleri yani bilimsellikle
yönetilir ve "neden-sonuç" ilişkisinin geçerliliği ölçüsünde başarı
sağlanabilir. Bugün AKP iktidarında kimi Prof.olan öğretim üyelerinin
pozitivizmi yadsıyan metafizik yöntemine
uygun dogmatik bilgileri (geçersiz kanıları) öğren-cilerin zihnine
aktardıklarını görmekteyiz. Her halde
R.T.Erdoğan’da öylesi öğrenim sürecinden geçmiş olmalı.
Örneğin adını burada belirtmeyeceğim bir öğretim üyesi (Prof.Dr) kitabında
“Cinlerin ışık hızıyla dolaştıklarını dolayısıyla Malazgirt Meydan
Savaşı’nda doğan bir cin’in hala aramızda dolaşacağını” ileri sürmüştü. (Işık
hızında nesnelerin kitlesinin sonsuza yaklaşacağını bil-miyor bu öğretim üyesi)
Sonradan Prof.olan bir başka
öğretim üyesi “sonsuz hızla kendi çevresinde dönen cismin boyutlarının
yok olacağını” yazmıştı kitabında.
Hacette Üniversitesinde Psikoloji bölüm başkanı olan bir
başka öğretim üyesi “Sex furyasının
yaygınlaşmasına Psikiatri bilim dalını kuran Freud’un neden olduğunu ileri sürmüştü ders kitabında.
Her halde,Soyadı ”Üzmez” olan dinci yazarın, 14 yaşındaki
kız çocuğu üzmeden beçermeye yeltenmesi, Feud’un şehveti önermesinden
kaynaklanıyor olmalı! Hizbullah’ın
öncülerinden Ali Kalkancı’nın şehvet
düşkünlüğü de Freud’u çok iyi hatmetmiş olmasındandır!
Tsaor’dan kaçıp, iki kızıyla birlikte dağda mağaraya sığınan Lut’da Freud’un etkisi
altında kalmış olmalıki, her iki kızıyla cinsel ilişkiye girerek büyük
kızından Moad adını verdiği oğlu ve küçük kızından da adı Benamin olan ikinci
oğlu doğuyor. Tevrat ,böyle yazmakta.
Bu örnekler sadece ülkemizde siyasal alanı değil
Üniversitelerin kimini de metafizik (safsata) virüsünün işgal etmekte olduğunu
gösteriyor.
Ülkemizde Auguste Comte’yi (1798-1857) en tutarlı biçimde
yorumlayan yapıt, Prof.Dr.Veysel
Sönmez’in 2008 yılında yayımlanan ”Bilim Felsefesi” kitabıdır. O kitabın
162.sayfasındaki bir alıntı yukarıda özetlediğimiz tarih bilinci kavramına
gereksinimi şöyle açıklamakta:
Comte’a göre tarihsel olaylar, biyolojik olaylarda olduğu
gibi aynı olana bir zorunlulukla birbirlerini doğururlar. O da bir bilimdir. O
da incelenebilir. Bundan dolayı bütün bilimler gibi tarih ve toplumbilimde
pratiğe uygulanabilir ve insanlığın hizmetine sunulabilir.
O nedenle 16.7.2013
günlü e-mail iletisinde bu satırları yazan kişi (Ali Nejat) “Tarih Pozitif
Bilimdir” savını ileri sürmüştü. Bu
savın gereği olarak Augusre Comte’nin bilimleri “soyu ve somut” olmak üzere
farklı iki gruba ayrılmasını temel alarak
düzenlediğim “Bilimimin Evrimi” şemasını ardaşık sayfada görmektesiniz.
Osmanlı ‘nın
egemenliği boyunca “metafizik “ olgusuna bağımlı kala-rak bilimi dışlamasının en çarpıcı örneğini 1620 yılında Lehistan’ı Yeniçeri ordusuyla kuşattığı zamana ilişkin
yapacağım karşılaştırma açıklamaktadır. İri kıyım atlar üzerinde kılıç ve
palalarıyla (bugün AKP iktidarının hoşgörüsü altında elinde pala ile insan kovalayan vahşileri görebilmekteyiz!)
Lehistan’ın sınırları kuşattıklarında içerde Kepler adındaki biri
“gezegenlerin güneş çevresinde eliptik yörünge ile dolaştıklarının
matematiksel hesaplarını yapmaktaydı.
Batı kalem kullanırken Osmanlı at üzerinde kılıç kullanıyordu. Mustafa Kemal Atatürk’ün
Cumhuriyetinde AKP iktidarı ülkemize “pala ile kalem” arasındaki çelişkiyi
yaşatmaktadır.
AKP ‘yi iktidara getiren üyeler, ülkeyi ve kendi partilerini
karanlıktan arındırmayı düşünüyor ve bunu yurtseverlik görevi kabul
ediyorlarsa, partilerini R.T.Erdoğan’dan kurtarmaları onu parti dışına itmeleri gerekir. Yalnız
kendilerini değil ülkeyi de kurtarmış olurlar.
Neden? Çünkü,
“bilimin evrimi” sürecine karşı çıkmaya hiç kimsenin gücü
yetmeyecektir.Ulusları tarihin karanlığına gömülmekten kurtaracak tek bir çare
vardır, bilimin içinde yer almak. Bilime kapalı kalan ulusları tarihin
çöplüğünden hiçbir güç kurtaramaz. AKP
içinde yurtsever üyeler olduğuna bu satırları yazan kişi (Ali Nejat) inanmak
istemektedir.
BİLİMİN EVRİMİ
Mutezile akımını terk ettikten sonra İslam dünyası, “Bilimin
Evrimi” şemasındaki Teoloji ile Metafizik çerçevesi arasında sıkışıp
kalmıştır. O nedenledir ki, bugün emperyalizmin oyuna gelmekte ve
onların sattığı ya da ilettiği silahlarla birbirlerini acımasızca
katletmektedirler. Bilim dışında
kalmanın bedelini canlarıyla ödediklerinin farkında bile değiller.
İslam dünyasının
içtenlikli nüfusu bir çıkmazın
içindedir. Bir yanda onları birbirine düşman eden emperyalizm ve öte yanda o
emperyalizmin uşaklığına soyunan şeyhleri,kralları. Batının kendilerine
sundukları görkemli armağanlar ile
sefahat içinde saltanat süren emper-yalizmin uşakları, öte yanda
sefalet içinde yaşamaya çalışan mazlum
islam nüfusu. Bu dramı, bu soygunu, bu adaletsizliği, kan dökücü vahşeti
önleyecek olan çare, metafizik dediğimiz safsata dönemini terk ederek bilim yoluna girebilmektir. Bunu İslam
dünya-sında 1800’lü yıllarda ikinci kez Mısır Hidiv’i Kavalalı Mehmet Ali Paşa,
Osmanlı devletinin burnunun dibinde başarmıştı. Bugün eğer bir Mısır Devleti varsa onun
yaratıcısı Mehmet Ali Paşadır. Ve bugün o Mısır kan gölünde birbirlerini boğazlıyorsa emperyalizmin gözü
doy-mayan uşakları yüzündendir.
İslam dünyası yeniden Mutezile akımının yarattığı aydınlık
döneme ulaşabilmelidir. Petrol tükendiğinde bu dinin yaşamsal sorunlarla
karşılaşacağı olasılığını kimi din adamları düşünmeye başlamalıdır.
Bizden söylemesi.
Dr.Ölçen
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder