18 Temmuz 2017 Salı

AKEPE nin BU KADAR BECEREKSIZ VE TUTARSIZ ALDANMA VE ALDATMA VE YALANLARINA KARŞI BU RTE DENEN ŞİZOFREN MANYAK BİR KASIMPAŞA LIYA OY VERENLER TAM BIR BAKARKÖR KORKAK...

FETÖ GİTTİ RTEÖ GELDİ İKİSİ DE TEVBE 34 DEKİ RUHBAB SINIFI IKI SAHTEKAR...

ENFLASYON HEDEFLERİ TUTMUYOR

YOL YAPTIK KÜPRü YAPTIK DİYE ÖğüNüYOR AMA HER YAGMUR KARDA REZALET YAŞANIYOR

DIŞ POLİTİKADA HADDİNİ BİLMEDİğİ İÇİN  SIFIR SORUN DEDİ ETRAF SIRF SORUN OLDU
HADDİNİ BİLMEDEN ALMANYA ya POSTA ATARSIN DA ,KAPIKULE VE IPSALAYI KAPATIRSA NE YAPACAKSIN?

ADALET VE HUKUK DEVLETİ YOK AMA DERS ALACAKLARINA KİŞİLERLE UĞRAŞIYORLAR

ÇÖZüM SÜRECİ DİYE HDP VE PKK YA DESTEK VEREN KENDİLERİ

2004 DE MGK DA FETÖ HAKKINDAKİ UYARILARA KULAK TIKAYAN KİM?

ERGENEKON DAVALARININ SAVCISI OLUP DEVLETİN SIRLARINI KOZMİK ODADA ÇALDIRAN KİM?

FETÖ yü DEVLETE YERLEŞTİREN KİM?

VATANDASI VE EMEKLİYİ GİDEREK FAKİRLEŞTİRİP ERZAK ÇANTACISI YAPAN KİM?

BİZ ARAB DEĞİLİZ ,ARAB DEVLETLERİNİN KABUL ETMEDİĞİ  SURİYELİLERİ BU ÜLKEYE ALAN VE TÜRK İNSANINI KENDİ üLKESİNDE İŞŞİZ VE İKİNCİ SINIF YAPAN KİM?

DİPLOMASI BİLE SAHTE OLAN BİR GÜRCÜ DÖLÜ SABIKALI KASIMPAŞA ÇOPARINI  AKEPE CUMHURBAŞKANI YAPAN BU MİLLET AZİZ NESİNİ HAKLI ÇIKAR MIYOR MU?


BÖYLE YORUMLUYOR HÜKÜMET YANDAŞI
- İSTANBUL’U SEL BASINCA: Yok böyle yağmur! Yüzyılda yağacak yağmur, yarım saatte yağdı. Nuh Tufanı’ndan sonra en büyük tufan... Yine de can kaybı yok. Bravo Belediye ve Kendini Dr.Mimar diye tanıtan Muhallebici KADİR e.. 
Bravo AK Parti belediyeciliği!

Suçlamaların hedefindeki Fethullah Gülen ilk andan beri ‘uluslar arası komisyon kurulsun her sonuca razıyım’ diyor.

Ama RTEO ve Başvekili BİNALİ Ona yanaşmadılar.

TBMM Komisyonu’nu tiyatro salonuna çevirdiler.

Kızılay Başkanı’nı dinleyip MİT Müsteşarını, Genelkurmay Başkanı’nı dinleyemeyen komisyon, yazdığı raporla kendini imha etti sonunda.

Mahkemelerde talimat dışına çıkan hakim-savcı kendini kodeste buluyor.

Her alanda zemin kaybediyoruz ama dış politikada bildiğin tepetaklak gidiyoruz. Şöyle söyleyeyim; Dış politikada başarısız olan bir ülkenin ekonomisinin iyi olduğu
görülmemiştir.Gün geçmiyor ki bir ülkeyle arıza çıkmasın.
Bunlar arasında Almanya ayrı bir yere sahip… Türkiye'yi saymasan bile Almanya'da bu krizin en az 3 milyon Türk seyircisi var.Bu oyunun da esas hedef kitlesi onlar. Yani? Dış politikayı, içeridekine feda ediyoruz. Acaba seçime mi gidiyoruz?
RTE haddini bilmediği gibi Kimse ne istediğimizi bilmiyor. Açıkçası biz de neyin peşinde olduğumuzu bilmiyoruz.İşi teröre bağlayacaksak elebaşı Amerika'da yaşıyor. Adamlar vermiyor. Demek ki hikâyenin terör ile alakası sınırlı…

Üstüne üstlük Zarrab ile Halkbank çalışanını da tutukladılar. Onları nereye koyacağız?
Amerika'ya da gider yapsak ya…

Biliyorlar ki, Türkiye'nin diplomasisi, lobisi falan yok. Zira diplomasiyi doğru dürüst işletecek
kadrolarımız yok. Sokakta selam vermeyeceğin insanlar diplomat,müsteşar, milletvekili hatta başbakan ve bakan oluyor.

Devamlı üst perdeden sert konuşmalarla atar yaparak, kahvede Hüsnü dayıya konuşur gibi ülkeler arası diplomasi yapılmaz.AB vatandası olarak Hadi bana anlatın; Avrupa
Birliği'ni, Amerika'yı, Katar sebebiyle Arap ülkelerini, İran'ı,Irak'ı, Suriye'yi yanından uzaklaştırıp, kendinden soğuttun. Yerine kimi koyacaksın?Geçen yıl Rusya'dan ciddi anlamda ekonomik darbe yiyince Putin bir anda dostum Vladimir olmuştu.Eşkiya Teyyup un torunu olduğun mu aklına geldi ey kasımpaşa serserisi...

 Merkel de dostum Angela olacaksa biz bu haltı neden yiyoruz?
FETÖ de Bebek Canisi APO da dostun idi...
Bu durum Türkiye'ye ne kazandırır? Onu kazanana sorun… Ben size ne neler kaybettireceğini
yazacağım.Almanlar vatandaşını tatile yollamamak için;“sebepsiz tutuklanabilirsin” diyorsa bunda bir hakikat payı aramak lazım...Almanlar yatırım yapılmaması
için; “yatırımının üstüne çökebilirler”Almanlar maddi destek vermemek içi; “Yardımları askıya alacağız, güven vermiyorlar”dediler. Sabrımızın sonuna geldik diye de açıklama düştüler.

Türkiye'ye en çok turist Almanya'dan geliyor. Kuru kalabalık değil, para harcayan turist
bunlar. Tatillerini 10-15 yıldır Türkiye'de geçiren aileler bile RTE nin aptalca konusmaları yüzünden tercihlerini değiştiriyorlar.Türkiye'de yaklaşık 6 bin Alman sermayeli firma faaliyet gösteriyor. 60 bin kişiye istihdam sağlıyor. Türkiye'ye güvenip yatırım yapanları huzursuz etmeye değer mi? İmam mısın para putperesti mi belli değil...Maddi destek deyince Avrupa Birliği ile yaklaşık 5 milyar Euro'luk anlaşmamız söz konusuydu. O da dondu!Almanya'nın Türkiye ihracatındaki payı yüzde 10… Türkiye'nin Almanya ihracatındaki payı yüzde
1.6…Ortada böyle bir tablo varken ilişkilerimizi çıkmaza sokmanın, oturup da konuşamayacağımız bir ortam yaratmanın anlamı var mı?Sonra 3500 ton altını olan Almanyanın yanında senın 450 ton altının ile haddini bilmiyorsun.

Devletlerin dostu ya da düşmanı yoktur, çıkarları vardır. Peki, bu durum kimin çıkarına? Sizce Almanya ile Türkiye mi didişiyor? AKEPE gibi moloz ve yobaz bir parti TC adına   Almanya ya posta atıyor.Sen kimsin ki kendini Merkele eşit görüyorsun .Bunlar Şizofren manyaklık işaretleri...

17 Temmuz 2017 Pazartesi

DARBEYİ 15 TEMMUZ KAKIŞMASINDA HALKIN BIR KISMI VE TSK ONLEDİ 

15 Temmuz 2016 tarihinde yapılan kalkışmanın yıldönümü olan evvelki gün İstanbul’daydım. Hem törenleri izledim, hem de sokaktaki vatandaşla, ülkesi için, vatanı için, eski tabirle “kellesini koltuğunun altına alıp kalkışmacılarla mücadele için sokağa fırlamaktan çekinmeyenlerle” görüşmeye çalıştım.  

Bana anlatılanları, fikirleri, görüşleri, yaşanan olayları ve gazetelerden okuduğum, duymadığım, bilmediğim olayları, kahramanlıkları, vatan sevdasını ve gözü peklikleri, eve gelince eşimle birlikte değerlendirdik. Sonra da bir köşeye çekilip, toparlayabildiğim bilgilere eşimin görüşlerini de ekleyerek yeni bir değerlendirme yapmaya çalıştım. Gerçekte de geçen seneki değerlendirmelerimle bu seneki değerlendirmem arasında büyük bir fark çıktı ortaya. Bu farkın en temel gerekçesi de Türkiye’nin en iyi üniversitelerinden bir tanesinin Mütevelli Heyeti Başkanı bir meslektaşımın söylediği, “Kalkışmayı önleyen halkın cesaret ve imanıyla birlikte TSK’nın kendisidir” yorumuydu.

Kalkışma gecesi ve sonrasında bütün TV’ler, medya ve sosyal medya yollarda, tankların üstüne çıkmayı başararak tankları durduran, köprüyü tutmaya çalışan askerlere mani olan, bomba atan jetlere eliyle tehdit işareti yaparak uyarmaya çalışan sokaktaki cesur vatandaşları gösterirken, TBMM’yi ve diğer önemli Devlet binalarını bombalayan savaş uçaklarını, kışlalara, binalara, tesislere saldıran kalkışmacıları yayınlarken, Özel Kuvvetler ve Polis ile çarpışan askerleri an be an halka iletirken, benim aklımda oluşan yargı ve karar, bunun bir darbe olduğu ve geçmişte 2 kez yaşandığı gibi TSK’nın tümünün bu kalkışmanın içinde yer aldığıydı.                 

Ama bu çok sevdiğim meslektaşımın söylediği ““Kalkışmayı önleyen TSK’nın kendisidir” sözleri beni adeta beynimden vurdu. Kafama bir çivi çakılmış gibi hissettim o an kendimi. Oturdum, hiç üşenmedim, Türk Silahlı Kuvvetlerinin 14 Temmuz 2016 günkü, yani kalkışmadan bir gün evvelki envanterini bulmaya çalıştım. Sonunda buldum da.

Tank envanteri: 1361 adet M60, 170 adet Sabre3, 171 adet Leopar, 339 adet Leopar 2, 1000 adet Altay (alınan ve yapılmakta olan), 350 adet Fırtına T155, 362 adet M S2, 219 adet M110A ve 400 adet Panter. Toplam tank sayısı: 4372

Zırhlı Araç envanteri: 336 adet Atak, 1000 adet FNSS, 900 adet MSS, 650 adet FNS, 500 adet Atak2, 156 adet M13, 70 adet Allta, 48 adet ZTA, 900 adet Kobra, 3161 adet M113A ve 400 adet BMC. Toplam Zırhlı araç sayısı: 8121

Helikopter envanteri: 109 adet Skorsky, 28 adet Cougar, 114 adet Iroquoil, 18 adet M17, 10 adet Chonook, 7 adet Süper, 3 adet Viper, 32 adet Cobra ve 100 adet Atak (mevcut ve sipariş). Toplam Helikopter sayısı: 421

Savaş uçağı envanteri: 240 adet F16, 54 adet Terminator, 30 adet Blok50 F16, 116 adet F35. Toplam savaş uçağı sayısı: 440

14 Temmuz 2016 günküm Askeri personel sayısı: Toplam 561 bin 496 (Er, Erbaş, Astsubay, Subay ve General)

Kalkışmayı planlayan ve uygulamada fiilen yer alan araç ve personel sayısı: 74 adet Tank, 246 adet Zırhlı Araç, 37 adet Helikopter, 35 adet Savaş Uçağı, 3 bin 992 adet hafif silah ve 8 bin 651 askeri personel (Er, Erbaş, Astsubay, Subay ve General)
  
Kalkışmaya fiilen katılanları, TSK’nın bütünü ile kıyasladığımızda, bu grubun, mazisi şan ve şerefle dolu, gücünü her zaman ve her koşulda yüce Türk milletinden alan TSK içerisinde çok küçük bir sayıda olduğu görülmekte.
Kalkışmacıların, TSK’nın tümüne oranı: Personel % 1,5, Savaş Uçağı % 7 (35 uçak bunun 24'ü muharip uçak), Helikopterlerde % 8 (37 Helikopter bunun 8'i taarruz helikopteri), Tank ve zırhlı araçlarda % 2,7 (246 Zırhlı Araç, bunun 74'ü tank), Gemilerde % 1, (3 gemi) Hafif silahlarda % 0,7 (3992 adet hafif silah)
Kalkışmaya katılan personel, araç, gereç ve silahın TSK’nın bütününe oranı: yüzde 1,5

Şimdi daha iyi anlıyorum ki, TSK’nın yüzde 98 buçuğu kalkışmaya katılmamış ve katılmadığı gibi de bozulması mümkün olmayan emir-komuta disiplininin dışına çıkmış ve önlemeye çalışmış.

Gerçek şu; Dönemin siyasileri, halk ve TSK’nın yüzde 98 buçuğu el ele vermiş ve kalkışmayı daha palazlanamadan boğmuş. Yoksa bunca silahın ve askeri personelin karşısında, tepeden tırnağa silahlı düşman ordusu bile duramazdı, aynen 20 Temmuz 1974 Mutlu Barış Harekatına katılmış bir Mücahit olarak benim gözlerimle gördüğüm ve fiilen yaşadığım gibi…

Prof. Dr. Ata ATUN
Facebook: AtaAtun1
-- 
BİR ULUSUN YARISI AÇ ama HüR YARISI DA FETö CÜ DENİRSE BU BÖLüCüLüKTür:
Rıfat Serdaroğlu: GINA GELDİ!

​RTE nin Yalanlarından, sahtekârlıklarından, utanmazlıklarından, milletin enayi yerine konulmasından, devlet kesesinden sadaka dağıtılmasından gına geldi, gına…
Bu kadar ilkellik, böylesine çirkinlik, bu kadar pislik ilk defa yaşanıyor!Ne olacak KASIMPAŞA ağzı ile CUMHURBAŞKANI olunmaz.
Telefon operatörleri mesaj üstüne mesaj atıyorlar; “15 Temmuz şerefine şu kadar mesaj, şu kadar internet bedava! Konuşun konuşabildiğiniz kadar!”

Türkcell yönetimi tamamen AKP’nin eski milletvekillerinden oluşmuş! Babalarının malı gibi bedavaya veriyorlar!
Telekom batık durumda, bankalara kredi borcunun ilk iki taksidini ödeyememiş! Bunlar da utanmadan bedavaya veriyorlar!
Gece acil bir telefon etmek istiyorsunuz, hoop karşınızda Erdoğan ve 15 Temmuz! Anayasanın 20 maddesi “Özel Hayatın Gizliliği” teminat altındadır, der! Erdoğan Anayasa dinler mi? Ezer geçer!

Televizyoncular, gazeteciler ilerde bu yaptıkları yalakalıkların hesabını çocuklarına dahi nasıl vereceklerini düşünmeden, dün FETÖ’yü başımıza bela edenleri, PKK itleri ile birlikte Öcalan’ın mektubunu alkışlayanları, IŞİD canilerini besleyip tedavi ettirenleri utanmadan sıkılmadan “Demokrasi Kahramanı” diye göklere çıkarıyorlar.

AKP’ye, “Utanmazlık Nobel Ödülü” verilse yeridir!
Hadi şu problemi çözün, çözebilirseniz bakalım;

-Melih Gökçek, Ankara’yı parsel-parsel FETÖ’ne sattı! İddia doğru mu? Tastamam doğru! İddiayı basın yoluyla duyuran kim; Bülent Arınç! O kim?
AKP Kurucusu, eski TBMM Başkanı, Başbakan Yardımcısı! Erdoğan’ın barışma teklifini Pensilvanya’ya götüren “Barış Güvercini!”
Başka? Menemen’de Şehit Asteğmen Kubilay’ın kafasını kesen Derviş Memed’in torunu! İngiliz ajanı Şeyh Said’in torununu TBMM’deki odasında gözyaşları içinde konuk eden kişi! Öcalan’ın mektubunu ağlayarak dinleyen kişi. Damadı da tescilli FETÖ’cu. Savcı, damat için 15 yıl hapis cezası istedi ama damat serbest, Kadri Gürsel hapiste! FETÖ’cu Melih Gökçek serbest, gariban askeri öğrenci zindanda!

-Huber Apo, “FETÖ ne isterse yapın, yardımcı olun” diye dünyadaki Türk Büyükelçiliklerine yazılı emir gönderdi mi? Gönderdi. Gazetelerde yayınlandı.
Kim bu Huber Apo; AKP Kurucusu, AKP Genel Başkanı, AKP Dışişleri Bakanı, AKP Başbakanı, AKP Cumhurbaşkanı. En sinsi FETÖ’cu!
Huber Apo serbest, gariban köy öğretmeni hapiste!

-Kadir Abi kimin adıdır? FETÖ içindeki İstanbul İmamı Kadir Topbaş’ın!
O kim? AKP Kurucusu! Baş FETÖ’cu! Damadı kim? Oda FETÖ’cu! Nerede? Hapiste! Kadir Abileri serbest, parasını Bank Asya’ya yatıran memur içerde!

Sadullah Ergin Cemil Çiçek-Bekir Bozdağ-Hüseyin Çelik kimler?
AKP Kurucuları! Yüksek Yargıyı ve Milli Eğitimi FETÖ’ne teslim eden tescilli FETÖ’cular! Bunların hepsi serbest, insanların malları yargı kararı olmadan ellerinden alınıyor!

-Tüm bunları ve diğerlerini milletvekili-bakan yapan kim? AKP Kurucusu Recep Tayyip Erdoğan!
Devlet içindeki FETÖ operasyonlarından 1. Derecede sorumlu olan kim?
AKP Kurucusu Dönemin Başbakanı Erdoğan!
Kim “FETÖ ile menzilimiz aynı olduğu için yardım ettik” diye suçunu kabul etti? AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanı Erdoğan!

15 Temmuz Darbe girişimini kim yaptı? Tabii ki FETÖ’cular yaptı.
Kime karşı yaptılar? Sözde Erdoğan ve arkadaşlarına karşı!
Eee Erdoğan ve arkadaşları, kendileri FETÖ’ne destek olduklarını söylüyorlar!
15 Temmuz’da kim Demokrasi Kahramanı ilan edildi? Erdoğan!

Arkadaş bu nasıl bir köpek dolabı? FETÖ+AKP+PKK+IŞİD= Demokrasi Kahramanı Erdoğan!
Hem 11 sene hepsi beraber, iç içe, kucak kucağa, yanak yanağa, alt alta, üst üste! Hem halıyı seren aynı ekip hem halıya pisleyen aynı ekip hem ortalığı kokutan aynı ekip! Hem de “Demokrasi Kahramanı” aynı ekip!

Anayasa Mahkemesi Temmuz 2008’de, AKP’yi hangi konuda suçlu bulup mahkûm etmişti?
İrticai eylemlerin odağı haline gelmek, devlete Cemaat ve Tarikatları sokmak!
2008 yılında hangi parti tek başına iktidardı? AKP…

Normal Demokratik bir rejimin tüm kural ve kurumlarıyla işlediği bir ülkede, böyle bir partiyi anında ve bir daha açılmamak üzere kapatırlar.
Yapılması gereken budur. Bu apaçık gerçeği gördükleri halde korkularından susan, eyleme geçmeyen, yasaları ve anayasayı çiğneyen ve görevlerini yapmayan Yargı mensupları suç işlemektedirler.
üLKENİN HUZURA KAVUŞMASI İÇİN ADALET ŞARTTIR
15 TEMMUZ’un yıldönümünde konuşan AKEPE Genel Başkanı Erdoğan’ın, darbe girişiminin bastırılmasıyla ilgili sarf ettiği “Biz 15 Temmuz gecesi 250 kahramanı toprağa verdik. Karşılığında 50 milyonluk Türkiye’nin istikbalini kurtardık” sözlerinin yankıları sürüyor.

Erdoğan’ın yaklaşık 80 milyon nüfuslu Türkiye için kullandığı ‘50 milyonluk Türkiye’ ifadelerine muhalefetten ve yurttaşlardan tepki geldi.demek ki RTE 80 milyonun değil 50 milyonun AKEPE CUMHURBAŞKANI ymış…

Erdoğan’ın kullandığı dilin ayrıştırıcı bir dil olduğunun altını çizen CHP Grup Başkanvekili Özgür Özel ve HDP Adana Milletvekili Meral Danış Beştaş, BirGün’e değerlendirmelerde bulundu.

‘Kaybettiği çoğunluğu varmış gibi göstermek istiyor’
Adalet Yürüyüşü’nde Erdoğan’ın ülkeyi yönetiş biçimine karşı bir antitez geliştirildiğini ve bunun da AKP’yi sıkıntıya soktuğunu belirten Özgür Özel, “Onun ülkeyi yönetim biçiminin tek yolu parçalara ayırıp kendisinden olanı bütünleştirmek ve karşı tarafı ötekileştirmek” dedi.

15 Temmuz’da ölenlerin kim olduğuna ve kimin o gece ne yaptığına, kimin ne sorumluluğu olduğuna bakıldığında ülkede demokrasi konusunda AKP damarının yaşattığı zafiyetin görüleceğini ifade eden Özel, şu ifadeleri kullandı; “50 yıllık bir serüvende son üç beş yıldır darbeye kalkışanlarla ayrılar. Kendisi her zaman yaptığı gibi rakamlarla bölerek kaybettiği çoğunluğu varmış gibi göstermek istiyor. Herkes biliyor ki Türkiye’de 80 milyon kişi varsa eğer, referandum açısından 40 milyon ‘Evet’i temsil ediyor ve en az 40 milyon da ‘Hayır’ı temsil ediyor.”

‘Ülke bölünemeyecek kadar güçlü’
‘Evet’i savunanların karşı tarafı ‘şeytanlaştırdığını’ dile getiren Özel, şunları söyledi:
“Hayır’cılar bir arada ama karşı taraftakileri düşman olarak görmüyor. Adalet Yürüyüşü’nde sadece ‘Hayır’cılar yoktu. Adalet arayışına sığınan herkes vardı. Bu da Erdoğan’ın kimyasını değiştirdi. Adalet Yürüyüşü şeklen taklit edildi. Yapmış oldukları işin sonunda 80 milyonu böldü. Erdoğan’a şunu söylemek gerekir ki biz az değiliz. Senden çoğuz. Senin kendinden saydıklarınla da her gün birlikte olabilmek, onlarla dostluğu kurmak için güler yüzle çaba sarf ediyoruz. Bu ülke rakamlara bölünemeyecek kadar büyük ve güçlü.”

‘15 yıldır ayrıştırıcı dil kullanıyor’
Türkiye’nin 50 milyon yurttaştan değil, 80 milyon yurttaştan oluştuğunu dile getiren HDP’li Meral Danış Beştaş ise AKP’nin 15 yıldır kullandığı ayrıştırıcı dili bugün de sürdürdüğünü söyledi. Erdoğan’ın gerçekten 50 milyon insanın istikbalini kurtardığını düşündüğü takdirde diğer 30 milyon yurttaşı da ölüme terk ettiğini ifade eden Beştaş, şöyle devam etti; “Erdoğan gerçekten Cumhurbaşkanı sıfatı ile konuştuysa o zaman 80 milyon yurttaşı düşünmek zorunda. Türkiye, bu sözlerle ve bu politikalarla bölünüyor. Bilinçli bir politika yürütülüyor. Asıl bölücülük vatandaşları bölmektir. Bu çok tehlikeli bir dil ve asla siyasette kullanılmaması gerekiyor.”

‘Çoğulcu demokrasi’ vurgusu
HDP olarak çoğunlukçu değil çoğulcu bir demokrasiye inandıklarını ifade eden Beştaş, “Zaten demokrasinin esası da çoğulcu yaklaşımdan geçer. Tüm farklılıkların bir arada yaşamasından geçer. Nitekim 15 Temmuz, Demokrasi Bayramı ilan edildi ama bu demokrasi bayramı 80 milyon yurttaş için değilse bunun hiçbir anlamı yoktur. Vatandaşlar arasında böyle bir ayrım yaparak bayram kutlanamaz” ifadelerini kullandı.


Adana’da HDP il binasında parti bayraklarının dışardan müdahale sonucu indirildiğini hatırlatan Beştaş, şunları söyledi; “Bu bayraklarımızın indirilmesi olayı da tam olarak bu dilin sonuçlarındandır. Erdoğan böyle konuşunca vatandaş da kendinde diğer siyasetlere saldırma hakkını görüyor. Şu anda demokrasi bayramı içerikten yoksundur. Türkiye’de demokrasi yoktur. OHAL’in ilanı ile birlikte 20 Temmuz darbesi vatandaşı eziyor. Sivil darbe yürürlüktedir. Bu söylemler de tam da bunu itiraf eden bir aklın sonucudur.”

***

Sosyal medyadan da tepki

Erdoğan’ın ‘50 milyonluk Türkiye’ açıklamaları, sosyal medyanın da gündemindeydi. Ekşi Sözlük’te birçok yazar, Erdoğan’ın sözlerini alıntılayarak yorumda bulundu. “Recep Tayyip Erdoğan’ın bahsettiği 50 milyon kişi” başlıklı bir gündem oluşturan yazarların yorumları şöyle:

»“Geriye kalanlar sanıyorum ki Kürtler ve Aleviler oluyor.”
»“Lanet olası Alevileriz keşke ölsek de kurtulsalar.”
»“Hayır oyu verenlerin Türkiye vatandaşları listesinden çıkarıldığına delalet eden konuşma.”
»“Kesinlikle dil sürçmesi vs değildir. Gayet planlı programlı, bilinçli bir sürece dahil söylemler bütününün bir parçasıdır.”
»“Doğru bir söylemdir. Çünkü geriye kalan 30 milyonun geleceği olmayacak. Sadece 50 milyonun geleceği kurtulmuştur. Bilinçaltından fırlamış işte, bir nevi itiraf da diyebiliriz.”


__._,_.___
STOKHOLM CENTER FOR FREEDOM (SCF), DARBENİN KONTROLLU RTE DARBESİ OLDUğUNU AÇIKLADI
15 Temmuz 2016 tarihinde ülkemizde trajikomik bir darbe girişimi yaşanmıştı. Aradan geçen bir yılda, bu darbe girişimini çözmek yerine, “destan yazıldı” tanımlaması yapıldı. Bu tanımlama ile adına “destan” denilen darbe girişimi, hazırlanışıyla, uygulamasıyla, sonuçları ve sonuçsuzluklarıyla akıllara durgunluk vermiş ve aslında daha başlamadan sona ermişti.
15 Temmuz denilince linç edilen Mehmetçikler, ölmüş askerlerimizin tekmelenmesi, başı kesilen askerimiz gibi insanlık dışı eylemler akla gelmektedir. Bunların yanında dayak atılan birçok general ve amiralin ilk sorgu videolarının sosyal medyaya servis edilmesi, bilinçli bir şekilde Türk ordusunun aşağılanmasıdır. Zaten bu darbe askeri darbe değil, askere darbedir.
Bu darbe girişimi ortamını hazırlayan siyasi iktidar, “kandırıldık” diyerek işin içinden sıyrılmak istemektedir. Siyasi iktidar, bu olayı kendi lehine çevirmiş, Olağanüstü Hal (OHAL) ilan ederek, Kanun Hükmünde Kararnameler (KHK) çıkartmaya başlamış, özgürlükleri, demokrasiyi, insan haklarını askıya almış ve ülkemizi tam anlamıyla ileri faşizmle yönetmeye başlamıştır. Bunun doğal sonucu olarak cadı avı da başlatılmıştır. Birçok suçsuz insanın Fethullah Gülen ile ilişkileri olduğu gerekçe gösterilerek, kurumlarıyla ilişkileri kesilmiş ve temel insan haklarından yoksun bırakılmıştır. Ancak Fethullah Gülen ile ilişkisi olanlara ve siyasilere geçen bir yıl içinde dokunulmamıştır.
TBMM’nde siyasi iktidarın çoğunlukta olduğu ‘15 Temmuz Darbe Girişimini Araştırma Komisyonu’ kurulmuş, ama en önemli kişilerin dinlenmesine gerek duyulmaksızın, sıradan bir rapor hazırlanarak, olay sulandırılmaya çalışılmıştır. 15 Temmuz darbe girişiminin üzerinden bir yıl geçmesine karşın olayın odak noktası olan siyasi ayağı hala açığa çıkarılamadığı gibi, sürekli hedef saptırılması da, toplumda asıl suçluların korunmaya çalışıldığı şüphesiyle birlikte büyük soru işaretleri oluşturmaktadır.
29 Ekim 2016 tarihinde Cumhuriyet Bayramı’nın kutlanacağı gün, resmi gazetede yayımlanan yasa değişikliği ile 15 Temmuz günü, “Demokrasi ve Milli Birlik Günü” adıyla genel tatil olarak kabul edilmiştir. Bu darbe girişiminin yıl dönümü için hazırlanan afişlerde Türk askeri küçük düşürülmekte, güvenilirlikleri yok edilmekte ve onurları ayaklar altına alınmaktadır. İşin özü zaten bu darbe askere karşı yapılmıştır ve asker tasfiye edilmektedir. Kendi gelecekleri için Türk ordusundan rahatsız olanlar, yeni bir ordu kurmak için düğmeye basmışlardır. Üstelik yapılan bu afişlerde Türk bayrağının içine 15 sayısı eklenerek logolaştırılması, anayasal bir suç oluşturmaktadır. Bu açıkça yeni bir bayrak ile, devletin yeniden tanımlanmak istenmesi girişimidir. Bunu yapanlar 15 Temmuz kutlamalarında da ölçüyü iyice kaçırmış ve devlet ciddiyeti ile insan onuruyla bağdaşmayan sözler söylemişlerdir.
Aslında bu darbe girişiminin başarısız olduğu söylenemez. Çünkü Ege adaları Yunanistan’ın askeri üsleri durumuna getirilmiştir, Kıbrıs elimizden kaçmak üzeredir, 25 Eylül 2017 tarihinde yapılacak halk oylamasıyla Barzani bağımsızlık ilan etmek istemektedir, terör azmış ve sürekli can almaktadır, askeri okullar ve askeri sağlık kuruluşları kapatılarak, ordumuz bitirilmek istenmektedir, askerlerimiz sürekli zehirlenmektedir, Atatürkçü ve demokrat kadrolar tasfiye edilmektedir, yasalar çiğnenmekte, hukuk yerlerde sürünmekte ve keyfi bir yönetim sürdürülmektedir. 16 Nisan 2017 tarihinde olağan üstü koşullarda yapılan halk oylaması ile, büyük bir yolsuzluğa imza atılmış ve rejim değiştirilmiştir. Çünkü yapılan anayasa değişiklikleriyle cumhuriyetin niteliklerinin içi boşaltılmıştır. Bütün bunlar yaşanırken bu darbe girişimi için başarısız demek de olanaksızdır.
Ülkemizi cemaatçiliğin kucağına taşıyıp, ortaçağ karanlığına itenler, 15 Temmuz’u bir destan olarak gösterme çabasındalar. “Ne istediler de vermedik” ya da “aldatıldık” söylemleri üzerine destan kurgulamak, toplumu kandırmaktır, aldatmaktır. Destan, emperyalizme geçit vermeyen Çanakkale’dir; destan, emperyalizmi dize getiren Ulusal Kurtuluş Savaşı’dır
15 Temmuz, demokratik ve laik, sosyal bir hukuk devleti olan Türkiye Cumhuriyeti’nin istila edilmesidir. Ülkemizi 15 Temmuz Fethullahçı darbe girişimine getiren asıl sorumlu ve suçlu, siyasi iktidarın kendisidir. Olayın üzerinden bir yıl geçmiş ama henüz ortada somut kanıtlar yoktur, TBMM’nde kurulan komisyona Genel Kurmay Başkanı ve MİT Müsteşarı gelmemiştir. Böyle bir durumda şüpheler iyice yoğunlaşmaktadır ancak siyasi iktidar, bu olayın kendilerine dokunmasını önlemek için bir destan yaratmak havasında ve keyfiyetindedir. Fakat ne yapılırsa yapılsın, güneşin balçıkla sıvanmadığı eninde sonunda ortaya çıkacaktır.
15 yıldır ortalarda gözükmeyen, etliye sütlüye karışmadan kendi işine bakan
eski Başbakan Tansu Çiller, birdenbire 15 Temmuz törenlerinde zuhur etti.
Hem de Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın yanı
başında.
İster istemez duygulandık, hem de şaşırdık.
Demek ki bayan Çiller’de büyük bir demokrasi aşkı varmış, biz görememişiz.
O’nu hem İstanbul’daki törenlerde, hem de Ankara’da gece yarısından sonra
eski Meclis’ten yeni Meclise kadar gidilen toplu yürüyüşte
Cumhurbaşkanımızın yanı başında gördük..
“Dostlar alışverişte görsün” kabilinden bir katılım gibi gelmedi.
Acaba işin içinde bizim kestiremediğimiz bir iş mi vardı?
Nedense bayan Çiller’in kendi çıkarları dışındaki samimiyetine bu toplum
pek inanmadı.
Düğrusunu isterseniz,eski bir DYP’li olark biz de inanmadık.
Birçok konuda bizi de hayal kırıklığına uğrattı.
Meselâ Amerika’daki mal varlığını Türkiye’ye getireceğine dair söz
vermişti, yapmadı.
Kuşadası’ndaki çiftliğin kendisine ait değil, Suna Pelister isimli aile
dostuna ait olduğu söylemine bizi iki yıl inandırmıştı, sonunda itiraf etti
ki çiftlik kendisine aitmiş.
Başbakanlığı döneminde o da kandırılmıştı.
Hem de Selçuk Parsadan adlı bir dolandırıcı tarafından.
Örtülü ödenek parasından bir hayli ödeme yapılmıştı o dolandırıcıya.
Dolandırıcı rahmetli oldu ama, hikâyesi halâ zihinlerde.
Kartvizitkinde “ekonomi profesörü” yazıyor yazmasına da, Türkiye iki büyük
krizi O’nun başbakanlığı döneminde yaşadı.
Şu onbeş yıl içerisinde Türkiye’de neler olmadı ki.
Biz de “bir cesur başbakanımız vardı, acep nerelerde” diye sorar dururduk.
Sanki bu memlekette Başbakanlık yapmamış da, sıradan vatandaş gibi susup
kaldı.
Belli ki, cesaretini 15 Temmuz’un yıldönümünde toplayabilmiş.
Sabahattin Önkibar’ın yazısından öğreniyoruz ki, İstanbul’da 170 dönümlük
arsasına ruhsat almış, Boğaz’ın en güzel yerinde oğlu Mert’le birlikte 80
adet villa yaptırıyormuş.
Yani, cesur başbakanımız inşaatçılığa soyunmuş.
Oğlu da bu konuda iddialı imiş.
Daha belediye ile çok işleri olurmuş.
Her ne ise, biz sonki resmine bakalım.
Bu resim akla şöyle bir soruyu getiriyor:
Demek ki sayın Erdoğan Bahçeli’den ümidine kesmiş, Akşener hareketine karşı
O’nun eski Başbakananını siyasi müttefik olarak seçmiş.
Siyaseti çok iyi okuyan sayın Erdoğan böyle düşünüyorsa uyaralım; çok
yanlış.
Zira, geçen onbeş yılda köprülerin altından çok sular aktı.
Çiller, artık gardı düşmüş bir politikacıdır.
Bahçeli yüzde iki ancak alabilecekse, Çiller’in oy oranı (hadi torpil
yapalım), üç, ya da dört olur.
Ondan ötesine geçmez.
Demek ki Akşener’in estirdiği rüzgârı Çiller kesemez.
O, artık gardı düşmüş bir politikacıdır.
Belki ileride çok iyi bir inşaatçı olabilir, o kadar.
Dememiz o ki, bu Akşener meselesine fazla kafa yormamak lâzım.
Rüzgârı güçlü esiyor. Kendi haline bırakılması daha iyidir.
O’na yapılacak her müdahale, her hesap ters teper, rüzgârının hızını ve
şiddetini artırır.
Yani, Çiller’den iyi bir müttefik çıkmaz.YENİ MüTTEFİK
15 Temmuz ve sonrası yaşanan acıların kaynağı bu AKP-Cemaat koalisyonudur. Şimdi ortaklardan biri olan AKEPE, darbe girişimini iktidarını güç kullanarak sürdürmenin ve ilerici muhalefeti sindirmenin aracı kılma uğraşında