7 Ağustos 2013 Çarşamba

AKP GİBİ İKTİDARSIZ SAFSATA İKTİİDARLARI SALDIRGAN ve KÜFÜRBAZ DİNBAZ OLUR



Ey RTE YALANLARINDAN USANMIS TÜRK VATANDAŞLARI,
Bugün AKP iktidarı,  öğrenim kurumlarını, yasama ve yargı erklerini  metafizik döneme geriye çekmenin çabası içindedir. O yüzden ülkemiz bilimi yadsıyan, bilim dışı “metafizik” sel dogmaları temel alan  bir sisi­yalaka­saldırgan  iktidarın neden olduğu  karmaşayı yaşamaya başladı. Alınan kararların hiç birisinde tutarlılık yoktur. Kararların tümü iç tutarlılıktan ve gereklilikten yoksun olduğu için, tümü ülkeyi sorunlar yumağı içine sürüklemekte devletin güvenilirliğini yitirmesine de neden olmaktadır. Ülkemizin içinde düştüğü kar­maşayı  Baş­bakan olan R.T.Erdoğan’ın zih­ninin “metafizik” sürece takılı kalmış olmasıyla açıklamak yanlış olmaz. Uzun süredir cemaatların öğretisi olan  metafizik kalıntılar safsatayı temel aldığı için dir ki;O tür Salya-sümük Hoca ve Said-i Kürdi nin rahle-i tedris”ten yetişenlerin iktidarında, “gerçekçi+doğru+yararlı”  kararlar alınması olanaklı değildir. AKP iktidarı safsataya açık, bilime kapalı yalan ve talana dayalı bir siyasal örgüttür.

*ABD Savunma Bakan yardımcısı Paul Wolfowitz: (Irak işgalinden üç ay önceki Türkiye ziyareti esnasında yaptığı açıklamadan) Biz Irak’a müdahale konusunda tereddüt ediyorduk, Tayyip

Erdoğan bize cesaret vermiştir.( ABD yi IRAK a sokan ve bunca Müslümanın ölüm ve Irzına gecilmesinden direk sorumludur)

31 Mart 2003’te Wall Street Journal,

“Türkiye sadık bir müttefi k ve bir dost” başlıklı makale:

RTE diyor ki: Amerika’yla olan yakın işbirliğimizi sürdürmeye kararlıyız.( BOP eşbaskanı başka ne diyebilir ki)

Dahası, bu cesur kadın ve erkeklerin en az kayıpla evlerine dönmelerini ve Irak’taki acının en kısa zamanda sona ermesini umuyor ve bunun için dua ediyoruz.( ama Yıllarca Genel Kurmay Baskanı olan Başbug ve Silah arkadaşları için dua değil, Bayram öncesi Kin kusturuyor)

4

 AKP ne yaparsa yapsın, PKK ve BDP ne yaparsa yapsın, ABD ne yaparsa yapsın, esas olan Türk halkı ne yapacak?



Bu denli Hukuksuzluk ve tehditler karsısında Söz sırasının Türk halkında olduğu kesindir.



PKK ve ABD bölünmenin acilen bir metne bağlanmasını, yani bölünmenin tanımlanmasını istiyor.



AKP ise, Türk halkının henüz bölünmeye hazır olmadığını, hazır olunca bunu hemen gerçekleştireceğini belirtiyor.Bu da PKK ya rüya Yalanı.



Şimdi, hem PKK’nın, hem AKP’nin, hem de ABD’nin sıkıntısı; Türk halkının bölünmeye hazır olmamasıdır. AKP zaman kazanma peşinde. AKP özelleştirmelerle, halkın malını mülkünü, yasalara aykırı olarak satarken hiçbir güçlükle karşılaşmayınca, yani kolayca suç işleyince, sandı ki, bölünmeyi de özelleştirmelerde olduğu gibi, kolayca hallederim, sanıyor.



AKP’nin “bölünmeye evet” dediğini bilen PKK, tüm stratejisini buna göre belirliyor.



 AKP, PKK’ya diyor ki; “şu Mart seçimlerini bir atlatayım, bazı fiili adımlar daha atacağım”



PKK da, AKP gibi, bölünmeden yana, bir iktidar daha bulamayacağından, gerekli zamanı AKP’ye vermekten yanadır.



AKP’ye tanıdığı zaman içinde de, gerekli hazırlıklar için zaman kazanmış olmaktadır.



Örgütlenmeyi sıkılaştırmakta, eksikleri için çalışmalar yapabilmektedir.



Bunu şöyle de ifade edebiliriz.



Bakın, bu bölünme işini aceleye getirip, bizi(AKP ve PKK) sıkıştırmaya devam ederseniz, tepkiler büyür,  halk ayaklanması olur, iktidara ulusalcılar/milliciler gelir, hem sizi(PKK) hem de bizi (AKP) canına okur.

PKK’nın silahla dolaştığı yerde,  Silivri ziyareti yasak!



Bülent ESİNOĞLU



PKK’lılar, bölünmeden yana olanlar, Amerikancılar Ergenekon Tertibi olmasaydı, Açılımdan söz edilemezdi. Diyorlar.



Daha açarsak, “Ergenekon Tertibi olmasa Türkiye’yi bölemezdik” demek istiyorlar.



Bir ülkeyi bölmenin kolay olmadığını artık anlamaya başladılar. Giriştikleri her işin, geri tepmesi artıkça, her şeyden korkuyorlar.



Eylülden korkuyorlar.



Ekimden korkuyorlar.



Tencereden, tavadan korkuyorlar.



Gençlerden, sanatçılardan korkuyorlar.



Silivri’ye Mahkemeyi izlemeye gidecek halktan korkuyorlar.



Bu korkuya çare olarak da, PKK’dan, Özgür Suriye Ordusundan(katillerden) ve ABD’den medet umuyorlar.

Nedir metafizik? Bunu betimlediğimizde  AKP’yi daha yakından tanı­mış oluruz. Bunun için inanç,dogma türlerini iki bölümde  düşünmemiz gerekecek.  Örneğin taşın düşmesine ilişkin iki inanç türü söz konusu olabilmişti bilim öncesi çağda. Biri teolojik inanca bağlı Tanrının  ira­desi sonucu taşın düştüğüne inanmak. Bu inanca uymayarak “taşın ağır olduğu için düştüğü” nü sanmak. Bu ikinci tür kanı, metafizik türü bir düşün biçimidir. Yani olay ya da olgular nesnenin özündedir. Pozi­tivizme göre taşkn düşmesi, yer küresi tarafından kendisine doğru çekim gücünün sonucudur. Bu sonuç ne teolojik ve ne de metafiziksel kanı değil, doğrudan doğruya gözlen ve ölçüm sonucu ulaşılan bilimsel bil­ginin kendisidir. Örneğin, nesne  düşerken her saniyede hızı 9.81 metre artar. g=9.81 yer küresinin gravitasyon katsayısı olarak anılmakta.



Şimdi AKP’nin neden  metafiziksel yani “safsata” iktidarı olduğunu kanıtlamaya çalışalım: Bilimsel bilgiler birbiriyle çe­lişmez birbirlerine eklenirler, bir başka bilginin doğmasını sağlarlar. AKP iktidarının kararlarının hiç birisinde bir bilginin bir başka bilgiyle çelişmediğine tanık olamazsınız. Kararları, söylemleri  arasında daima çelişki vardır ve kimileri bunu “yalancılık” biçiminde nitelemektedir. Belki de, yalıncılık değil metafiziksel zihnin içsel çelişkile­rinin ürünüdür.



Örneğin “Kürt Açılımı”  bir metafiziksel karardır. Çankaya’daki Abdul­lah Gül’ün hangi olgunun  sonucu olduğunu bilmediği “iyi şeyler olacak” deyimi de benzer türde metafiziksel söylem idi. O nedenledir ki      “Kürt Açılımı” daha sonraki “Demokratik Açılım” ile taban tabana çeli­şik sonuçlar yaratmaya başladı. “Kürt açılımı” ile “Demokratik açı­lım” ın her ikisinin de metafiziksel yani safsata karar olmanın çe­lişkilerini yaşamaktayız.



AKP iktidarına ilişkin bir başka çarpıcı örnek te Suriye Devlet Başkanı ile dostluk ilişkisi ve  o ilişkiye zıt düşmanlık  tavrı da metafiziksel karar  olduğu içindir ki aradaki çelişki giderilememiş ve ülkeye  zarar ver-meye başlamıştır.



Devlet ancak pozitivizmin ilkeleri yani bilimsellikle yönetilir ve "neden-sonuç" ilişkisinin geçerliliği ölçüsünde başarı sağlanabilir. Bugün AKP iktidarında kimi Prof.olan öğretim üyelerinin pozitivizmi yadsıyan  metafizik yöntemine uygun dogmatik bilgileri (geçersiz kanıları) öğren-cilerin zihnine aktardıklarını görmekteyiz.  Her halde R.T.Erdoğan’da öylesi öğrenim sürecinden geçmiş olmalı.



Örneğin adını burada belirtmeyeceğim bir öğretim üyesi (Prof.Dr)   kitabında  “Cinlerin ışık hızıyla dolaştıklarını dolayısıyla Malazgirt Meydan Savaşı’nda doğan bir cin’in hala aramızda dolaşacağını” ileri sürmüştü. (Işık hızında nesnelerin kitlesinin sonsuza yaklaşacağını bil-miyor bu öğretim üyesi)



Sonradan Prof.olan bir başka  öğretim üyesi “sonsuz hızla kendi çev­resinde dönen cismin boyutlarının yok olacağını” yazmıştı kitabında.



Hacette Üniversitesinde Psikoloji bölüm başkanı olan bir başka öğre­tim üyesi “Sex furyasının  yaygınlaşmasına Psikiatri bilim dalını kuran  Freud’un neden  olduğunu ileri sürmüştü ders kitabında.



Her halde,Soyadı ”Üzmez” olan dinci yazarın, 14 yaşındaki kız çocuğu üzme­den beçermeye yeltenmesi, Feud’un şehveti önermesinden kay­nak­lanıyor olmalı!  Hizbullah’ın öncülerinden  Ali Kalkancı’nın şeh­vet düşkünlüğü de Freud’u çok iyi hatmetmiş olmasındandır!



Tsaor’dan kaçıp, iki kızıyla birlikte  dağda mağaraya sığınan Lut’da Freud’un etkisi altında kalmış olmalıki, her iki kızıyla cinsel ilişkiye gi­rerek büyük kızından Moad adını verdiği oğlu ve küçük kızından da adı Benamin olan ikinci oğlu doğuyor. Tevrat ,böyle yazmakta.



Bu örnekler sadece ülkemizde siyasal alanı değil Üniversitelerin kimini de metafizik (safsata) virüsünün işgal etmekte olduğunu gösteriyor.



Ülkemizde Auguste Comte’yi (1798-1857) en tutarlı biçimde yorumla­yan yapıt,  Prof.Dr.Veysel Sönmez’in 2008 yılında yayımlanan ”Bilim Felsefesi” kitabıdır. O kitabın 162.sayfasındaki bir alıntı yukarıda özetlediğimiz tarih bilinci kavramına gereksinimi  şöyle açıklamakta:



Comte’a göre tarihsel olaylar, biyolojik olaylarda olduğu gibi aynı olana bir zorunlulukla birbirlerini doğururlar. O da bir bilimdir. O da incelenebilir. Bundan dolayı bütün bilimler gibi tarih ve toplumbi­limde pratiğe uygulanabilir ve insanlığın hizmetine sunulabilir.



O nedenle  16.7.2013 günlü e-mail iletisinde bu satırları yazan kişi (Ali Nejat) “Tarih Pozitif Bilimdir” savını ileri sürmüştü.  Bu savın gereği olarak Augusre Comte’nin bilimleri “soyu ve somut” olmak üzere farklı iki gruba ayrılmasını temel alarak  düzenlediğim “Bilimimin Evrimi” şe­masını ardaşık sayfada görmektesiniz.



Osmanlı ‘nın  egemenliği boyunca “metafizik “ olgusuna bağımlı kala-rak  bilimi dışlamasının en çarpıcı örneğini  1620 yılında Lehistan’ı  Yeni­çeri ordusuyla kuşattığı zamana ilişkin yapacağım karşılaştırma açık­lamaktadır. İri kıyım atlar üzerinde kılıç ve palalarıyla (bugün AKP ikti­darının hoşgörüsü altında elinde pala ile   insan kovalayan vahşileri görebilmekteyiz!) Lehistan’ın sınırları kuşattıklarında içerde Kepler adın­daki biri “gezegenlerin güneş çevresinde eliptik yörünge ile dolaştıkları­nın matematiksel hesaplarını yapmaktaydı.



Batı kalem kullanırken Osmanlı at üzerinde kılıç  kullanıyordu. Mustafa Kemal Atatürk’ün Cum­huriyetinde AKP iktidarı ülkemize “pala ile kalem” arasındaki çelişkiyi yaşatmaktadır.



AKP ‘yi iktidara getiren üyeler, ülkeyi ve kendi partilerini karanlıktan arındırmayı düşünüyor ve bunu yurtseverlik görevi kabul ediyorlarsa, partilerini R.T.Erdoğan’dan kurtarmaları  onu parti dışına itmeleri gerekir. Yalnız kendilerini değil ülkeyi de kurtarmış olurlar.



Neden? Çünkü,  “bilimin evrimi” sürecine karşı çıkmaya hiç kimsenin gücü yetmeyecektir.Ulusları tarihin karanlığına gömülmekten kurtara­cak tek bir çare vardır, bilimin içinde yer almak. Bilime kapalı kalan ulusları tarihin çöplüğünden hiçbir güç kurtaramaz.  AKP içinde yurt­sever üyeler olduğuna bu satırları yazan kişi (Ali Nejat) inanmak istemektedir.





 BİLİMİN EVRİMİ

Mutezile akımını terk ettikten sonra İslam dünyası, “Bilimin Evrimi” şe­masındaki Teoloji ile Metafizik çerçevesi arasında sıkışıp kalmıştır. O nedenledir ki, bugün emperyalizmin oyuna gelmekte  ve  onların  sat­tığı ya da  ilettiği silahlarla birbirlerini acımasızca katletmektedirler.   Bilim dışında kalmanın bedelini canlarıyla ödediklerinin farkında bile değiller.



İslam dünyasının  içtenlikli nüfusu  bir çıkmazın içindedir. Bir yanda onları birbirine düşman eden emperyalizm ve öte yanda o emper­yalizmin uşaklığına soyunan şeyhleri,kralları. Batının kendilerine sundukları görkemli armağanlar ile  sefahat içinde saltanat süren emper-ya­lizmin uşakları, öte yanda sefalet içinde yaşamaya çalışan   mazlum islam nüfusu. Bu dramı, bu soygunu, bu adaletsizliği, kan dökücü vahşeti önleyecek olan çare, metafizik dediğimiz safsata dönemini terk ederek  bi­lim yoluna girebilmektir. Bunu İslam dünya-sında 1800’lü yıllarda ikinci kez Mısır Hidiv’i Kavalalı Mehmet Ali Paşa, Osmanlı devletinin burnu­nun dibinde başarmıştı.  Bugün eğer bir Mısır Devleti varsa onun ya­ratıcısı Mehmet Ali Paşadır. Ve bugün o Mısır kan gölünde  birbirlerini boğazlıyorsa emperyalizmin gözü doy-mayan uşakları yüzündendir.



İslam dünyası yeniden Mutezile akımının yarattığı aydınlık döneme ulaşabilmelidir. Petrol tükendiğinde bu dinin yaşamsal sorunlarla karşılaşacağı olasılığını kimi din adamları düşünmeye başlamalıdır.

Bizden söylemesi.

Dr.Ölçen